Van'daki tutuklu ve hükümlüleri unutmayan basın kurumu
Van'da ilk kez Tutku Radyo ile başlayan, yaklaşık 12 yıldır devam eden tutuklu-hükümlü ve ailelerine özel 'Dört Duvar Programı' rekora koşuyor.


Van'da ilk kez Tutku Radyo ile başlayan, yaklaşık 12 yıldır devam eden tutuklu-hükümlü ve ailelerine özel 'Dört Duvar Programı' rekora koşuyor.
Doğrusu programın bu kadar ilerleyeceğini tahmin etmiyordum…
Dört Duvar’ın başarı grafiğini neye bağlıyorsunuz…
Yaklaşık 10 yıldır radyo programcılığı yapıyorum. Bir programımızda mahkûmlar mektup yollayabilir şeklinde bir duyuru geçiyoruz. Zaten selam gönderiyorduk çoğu zaman… Derken mektuplar gelmeye başlıyor yavaş yavaş. Yayın yönetmenim Sayın Salih Geçken de böylesi bir programı benim yapmamı uygun görünce ben de bunu büyük bir gururla kabul ediyorum… Ancak, doğrusu bu programın bu kadar ilerleyeceğini tahmin etmiyordum. İlk başlarda beşer, onar aldığımız mektuplar haftalar geçince yüzün üzerine çıkmaya başlayınca bu iş tamamdır dedik. Ve kendimizi 39. Haftada bulduk. Programımızın saatlerce sürdüğü haftalar oldu. 14-15 saat süren hafta biliyorum… Ama böylesi bir programı yaptığım için kendimle gurur duyuyorum. Radyomla gurur duyuyorum.
Hastalandığım zaman bile programı kendime değil kendimi programa göre ayarladım…
Dört Duvar programının en büyük zenginliğini ne şekilde açıklarsınız…
Bu program vesilesi ile mahkûmlar ve aileleri arasında bir köprü vazifesi üstlendik. Beni en çok mutlu eden şeylerden biri de mahkûm ve ailelerinin birbirilerinden haber olmalarıydı. Şunu ifade edebilirim ki, ‘Dört Duvar’ programı öyle güzel oturmuş ki, bundan dolayı çoğu zaman izinlerimi buna göre ayarlıyor, hastalandığım zaman bile programı kendime göre değil, kendimi programa göre ayarlamak durumunda kalıyorum. Mesela ne yaparsam yapayım, nereye gidersem gideyim Pazar günü dinleyicilerimle birlikteyim. ‘Dört Duvar’dayım… Yalnız Van değil diğer illerden de gelen tüm mektupları alnımın akı ile okuyup mahkûm kardeşlerimizin duygularının tercümesi oluyorum. Kısacası mahkûmların ve ailelerinin mutluluğu eşittir benim mutluluğum…
Mahkûmlarla çok derin bir bağ oluşturmuşsunuz öyle mi?
O kadar çok alıştılar ki bana her biri beni bir abla bir kardeş gibi görüyor. Birbirimizi hiç görmememize rağmen… M Tipi cezaevinde merkezi sistemle beni dinlemeleri sesimin her koridorda yankılanması bunun en güzel örneğidir diye düşünüyorum. Programımıza mektup göndermeyen mahkûmların da programımızı hiç aksatmadan dinlediklerini biliyorum.
Bazen aileleri ve çocukları ile arasındaki sorunlarını çözdük…
Mahkûmların can ablası Çiğdem desek doğru olur mu?
Bir mahkûm kardeşimizin çocuğunun okulu ortaokuldan terk ettiğini ve liseye gitmeyeceğini duydum. Hiçbiri bu çocuğu okula gitmesi için ikna edemezken benim vesilem ile çocuk tekrar okuluna devam etti. Ve dersleri de şuan gayet başarılı. Ya da aileleri ile artık ayrılma derecesine gelen, psikolojilerinden dolayı mahkûm kardeşlerimizi tekrar bir araya getirmeyi başardık. Hani o kadar çok seviyorlar ki beni ne dersem diyeyim istisnasız beni dinliyorlar… Gerek aileleri gerek kendileri. Mahkûmlar kardeşlerim, onların aileleri de kendi ailem gibi artık…
Bazen sesimin kısılışına bile üzüldükleri, ağladıkları olmuştur...
Dört Duvar’da her şey var o zaman… Sevgi, gözyaşı, mutluluk ve hüzün ne dersiniz?
Bir mektup okurken ağladığımı mahkûm ve ailelerinin de benimle birlikte ağladıklarını görmüşümdür. Bazen sesimin kısılışına bile üzülmüş ağlamışlardır. Onlar için değerli olduğumu her mektuplarında belirtiyorlar zaten… Bende apaçık bir şekilde görebiliyorum bunu…
Onlara mahkûm demek gelmiyor içimden…
Sizi mahkûmlara yakın kılan şey nedir? Mahkûm ne demek sizin için?
Onlara mahkûm bile demek gelmiyor içimden onların her biri bir inci benim için… Programımızı sunarken bile inciler 16, inciler 17 şeklinde adlandırıyoruz. Suçları ne olursa olsun. Kaderleri böyle yazılmış çünkü… Onlar için de çok zor. Ve inanın onları artık o kadar iyi anlayabiliyorum ki… Gelen mektuplarından moralleri bozuk olsa bile onlar yansıtmasalar bile ben anlayabiliyorum. Mahkûmlar aileleri ile bile paylaşmadıkları çok özellerini bile benimle paylaşabiliyorlar. Bu da olsa olsa büyük bir güven oluşturmanın neticesidir. Onların suçu her ne olursa olsun hiçbir zaman beni ilgilendirmedi… Ve onlarla hep empati kurdum…
Her Pazar programını bir bayram ilan ettik…
Dört Duvar programının yayınlandığı günü bayram ilan etmişsiniz neden?
Programımızın bir başka güzel yönü de şudur ki serbest kalıp normal hayatına dönen mahkûm kardeşlerimiz de yine bağlarını koparmıyorlar bizimle. İletişimlerimiz devam ediyor onlarla. Ve her Pazar gününü bir bayram olarak ilan ediyoruz.
Mektuplarına baktığımda onları görebiliyorum.
Duygu yüklü mektupları anlatır mısınız biraz?
Bir kardeşimiz büyük bir sabır ürünü olan her harfini ayrı bir renkle değiştirerek yazıp gönderdiği mektuba baktığımda onu yalnızca yazılı bir kağıt olarak görmüyorum. O mektuplarda mahkûmların kendilerini, duygularını, özlemlerini görüyorum… Beni hayal edip ismimi kuşlarla yazan, yüzümü kuşlarla çizen mektuplar alıyorum. O mektupların her bir satırını her bir harfini derin anlam yüklenmiş anlatılar, paylaşımlar olarak görüyorum… Ve o emeklerini görünce çok duygulanıyorum… En çok kuş çizip göndermeleri özgürlüğe ne kadar hasret olduklarını gösteriyor… Şunu da açık yüreklilikle ifade etmeliyim ki eğer o mektuplarda çok şeyler görmesem ya da onlar beni önemsemeyip güvenmeselerdi bu program buraya kadar gelmeyebilirdi.
Voleybol turnuvasından aldıkları madalyalarını bana gönderdiler…
Gönülden sevginin ispatı sayılan bir anınız varmış… Onu bizimle paylaşır mısınız?
Odalar arası bir voleybol turnuvası düzenleniyor. Düzenlenen bu voleybol turnuvasında B16 odası başarılı olup madalya alıyor. İnanır mısınız onlarda o madalyalarını bana gönderiyorlar. Senin için aldık diyorlar. Bundan daha gurur verici bir şey olabilir mi? Soruyorum kim şahsi başarısının ardından almış olduğu bir madalyasını başkasına verebilir. İşte bunu ben yaşadım…
Program boyunca mahkûm kardeşlerimizin aileleri de bizleri yalnız bırakmıyor…
Programınız boyunca ‘bütünlük ilkesi’ sanırım değişmez ilkeniz…
Programda mektup okumaya başladığımızda herkes adeta kilitleniyor bize. Gerek telefonlarla gerek SMS lerle programımıza renk katıyorlar… O program hepimizi bir ortamda buluştururcasına bir işlev üstleniyor. Herkes o programda birbiri ileymiş gibi vakit geçiriyor. Adeta sabır oluyor. Düşünün ben bile Pazar günlerini iple çekiyorsam mahkûm kardeşlerimiz ve ailelerini siz tahmin edin.
Programımız en güzel şekliyle devam edecek…
Tüm bu güzellikler son bulmayacak anladığım kadarı ile… Çiğdem’le Dört Duvar Mutluluk’u’ devam edecek mi?
Güzel bir işe hizmet ettiğimizi düşünüyorum. ‘Dört Duvar’ programımız tüm zenginlikleri ve güzellikleriyle devam edecek. Bizler de çok özel ve güzel işlerle karşınızda olmayı hayal ve ümit ediyoruz… Mahkûm kardeşlerimiz ve onların aileleri ile en önemlisi de sevgili dinle
Kaynak: Yenivan Gazetesi
