SOL KLASİĞİNDE UTANMAK!


Abdulhelim Almalı yazdı
SOL KLASİĞİNDE “UTANMAK!”
İzmir milletvekili, aynı zamanda partinin etkin isimlerinden biri, prof. Birgül Ayman, “Kürt milliyetçiliğini bana ilericilik ve bağımsızcılık diye yutturamasanız. Türk ulusu ile Kürt milletini eşit eşdeğerde gördüremeseniz.” Söyleminden sonra, çeşitli tepkiler gelmeye başladı bu konuda bir açıklamada CHP Van il başkanı cemal Şen’de geldi.
Şen, “Böyle kafatasçılık, gericilik, ırkçılık yapan biri ile aynı kulvarda mücadele etmemden dolayı utanç duyuyorum” açıklamasında bulundu. Türk solu, Kürt solu, Sovyet solu, Arap solu vs. fark etmiyor. Zihniyet çarpık olunca utanmanın bir anlamı kalmıyor. İflah olmayan, hep süründüren Türk soluna kendilerinden önceki durumu bir eleştiri getirdiğinizde siz hangi örneği verirseniz verin ilk söyledikleri şey “utanıyorum” sözüdür. Nasıl bir utanmaksa?…
Utandıkları geçmişlerini bu topluma yaşatan maalesef CHP zihniyetidir. Aslına bakılırsa CHP hiçbir zaman enternasyonal anlamda da sol olmadı, militarist, jakoben, diktatör bir parti olan CHP’nin genlerinde hep ulus mantığı hakim olmuş. “Utanma” duyguların dışa vurumudur, bu durum çoğu zaman istenmeden de olsa kişinin elinde olmadan dışa vurur. Bu dışa vurum birçok kişide yaptığı cürümü terk ettirmez, rol gereği her defasında aynen tekrarlandığını görürsünüz.
İnsan olmak, ötekileştirmemek, kendini üstün görmemek vs. için illaki okumak gerekmiyor. Bu ülkede kendini üstün görme, kendilerinden başka insanların varlıklarına tahammül etmem gibi hastalıklar en fazla eğitim görmüş insanlarda tezahür ettiğine alıştı Türkiye’de yaşayan halklar.
Neden çünkü sistemin eğitiminin temelinde ayrımcılık vardır, inkâr vardır, kendini beğenmişlik vardır. Böyle bir eğitimle yetişmiş olan profesörde olsa, siyasetçi de olsa, aydında olsa yadırgamamak lazım diye düşünüyorum.
Çünkü bunlar zavallıdırlar, korkaktırlar siz bakmayın kendilerine biçilen rollerin biçimlerine, cahil birinin sırtına ciltlerle kitap yüklemiş olsanız onun cehaletinden bir şey değişmeyeceği gibi bu zavallılar hangi konumda olurlarsa olsunlar cehaletliklerinden bir şey değişmez.
Hani bir deyim vardır ya “ruh çıkar huy çıkmaz” diye. Cumhuriyetle neredeyse yaşıt olan bir partide isimler, kimlikler değişse bile değişmeyen tek şey vardır, ayrımcılık. Bunlardan sadece bir iki tanesine örnek olarak baktığımızda bu partideki ruhu anlamamız için yeterlidir.
Parti kurucularından olan İsmet İnönü: “Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlamak değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olduğu değildi. Uzun yıllar devlet eğittim sorununa eğilmemiş, kütlesel eğitime önem vermemişti.(uzun süren harplerden dolayı ‘A.B’.); vermiş olsaydı şüphesiz ki daha yüksek olurdu. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. (…) Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler. (….) Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.(İnönü, hatıralar: cilt:2, s. 223)
Mahmut Esat Bozkurt: “Türk, bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler!”
Kemal Kılıçdaroğlu “bizim altı okumuzdan biri milliyetçilik. Türkçesi ulusalcılık. Elbetteki ulusalcıyız.”
Birgül Ayman, “Türk usluyla Kürt milliyetçiliğini eşit, eş değerde göremezsiniz….” “Bundan sonra biz savunmadayız, bundan sonra meşru müdafaa hakkı için saldırıdayız.” Vs.
Anlayacağınız CHP’nin tek parti dönemindeki uygulamalarından bugüne hiçbir şey değişmedi. Şu anda CHP’nin içinde böyle bir ruh vardır. Böyle bir ruhun olduğu bir yerde Sayın Şen’in bulunmaktan utandığı bir partide hala siyasete devam demesi, söylediği bu sözün hiçbir anlamının olmadığını, CHP için işlevini yitirdiğini ortaya koymaktadır.
Bölge insanı olarak, tek parti anlayışının ürünü olan darbe anayasası nedeniyle mağdur olup işkenceler gören birinin yapacağı tek şey olmalıdır bu görevi bırakmak. Hatırlarsınız Berlin’de utanç duvarı diye bir duvar vardı. Bu duvar faşizmin bir ürünüydü, Alman toplumu hem utanıyor hem de duvar varlığını devam ettiriyordu, sonuç ne oldu bu utançtan kurtulmanın yolunun bu duvarı yıkmak olduğunu anladı ve halk bu duvarı yıktı.
Son olarak Süheyl Batum, kralın çıplak olduğunu ve ulusalcılığın arkasında olduklarını açıkladı. Gerçektende kralın çıplaklığı ortaya çıktı. Utanmalar başladı, Berlin duvarının akıbeti yakındır herhalde!. Berlin’de gelecek nesillere duvarın parçaları bırakıldı, bizde de CHP’nin utançları bırakılacağa benziyor!…
Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.
