Osman Gülaçar'dan özür dilemesi gerekenler hala

GÜNDEM Yayın: 30 Kasım 2013 - Cumartesi - Güncelleme: 30.11.2013 13:49:29
Editör - Administrator
Okuma Süresi: 4 dk.
Takip EtGoogle News

YORUM -- ANALIZ/ SALİH GEÇKEN  Ak Parti Büyükşehir adayının Melle Osman (Osman Gülaçar) olacağı yönünde söylemlerin artmasından sonra belli bir kesimde 28 Şubat sürecinde yaşanan tartışmaların benzerlerini duyuyoruz.  Hata yapmakta cesur davrananlar, hatalarındaki ısrarları devam ediyor.  

 

Zamanında atılan iftiralara alet olarak suçladıkları, haksızlık yaptıkları, belkide farkında olmadan din düşmanlarının değirmenine su taşıdıkları için Osman Gülaçar’dan (şahsından değil üstlendiği misyondan)  özür dilemesi gereken kesimlerin bu gün bile aynı dili kullanması adalet ve doğruluk değildir.  

 

Yanlış zamanın doğru söylemlerini, doğru zamanın yanlış söylemi haline getirerek yorum ve analiz yapanlar ciddi hata yapıyor. 

 

İslami cemaatleri ve önderlerini değerlendirirken iki olguyu göz ardı etmek yanlış yoruma götürür.

 

Bir-- Genelde Türkiye halkının, özelde İslam’ı ilkeleri benimseyen vatandaşları ve İslam’ı değerlerin üstünden buldozer gibi geçen 28 Şubat 1997 sürecidir.

 

İki-- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde iktidara gelen Ak Parti hükümetinin bu güne kadar yaptığı çalışmalarla halkın özgürleşme sürecidir.

 

28 Şubat'ın kahramanlığına soyunanlar, İslami referansla yaşamak isteyenlerin nefesine dahi çökerek, yılların dayattığı baskı ve zulmü zirveye çıkarma yarışına girdi. 


Namaz kılanlar, sakal bırakanlar, türbanlı olanlar en basit deyimiyle radikal dincilikle suçlandı. Horlandı, dışlandı kendi ülkesinde parya duruma düşürüldü.


Bu süreçte suskun kalmayı tercih edenler olduğu gibi, duruşundan taviz vermeden ilkeleri etrafında mücadelesine devam edenlerde oldu. Mücadele etmeyi sürdürenler karalama kampanyasıyla yıpratıldı. Kimileri cezaevlerine tıkıldı. Tamamına yakını psikolojik baskılara maruz kaldı.  

 

Halkın değerleriyle savaşmayı kendilerine görev sayanlar bin yıl sürecek dedikleri organizasyonları devam ettirebilmek için her türlü karalama propagandayı vicdansızca kullanmaya devam ettiler.  Kimi körpe beyinler zehirlenirken, zehirlenmeye müsait beyinler yeni formata uyumda sorun yaşamadı. Yürütülen kampanyalarla insanlar itham edildi.

 

Tayyip Erdoğan’ın iktidara gelmesiyle diğer kesimler gibi İslam’ı camialarda rahat nefes almaya başladı. 28 Şubat dönemde evinde sabah namazının kılındığı bilinmesin diye evlerde ışıkların açılmadığını bilmeyenler, erlerin dik duruşundan tabi ki haberdar olamadılar. Onlar magazinleştirilen dedikodularla yaşamı yorumladıkları için ne zülme uğrayan kesimin sesini duydular. Ne de yaşanan zulümden haberdar oldular. Onlar Fadime oyunu ile yatıp kalktılar.  İslam'i kesimin neler çektiğini bilmeyenler kara propaganda kurbanları arasında yer aldıklarından atılan iftiralara alet oldular.

 

Bu güne kadar atılan iftiralara bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde alet olmuş insanlar, ismi ön plana çıktığı için Osman Nuri Gülaçar’dan (iftiraya uğrayanlara temsilen) özür dilemesi gerekirken, muhtemelen oluşturulmaya çalışılacak iftira kampanyasının alanı olmak kötülere hizmet ettirir.  

 

Eğer bu ülke halkıyla barışıyorsa, eğer kırılan kalpler tamir ediliyorsa, eğer haksızlıkların telafisi için özür dileniyorsa, o süreçte her türlü zulme uğrağyıp kara propagandaya maruz kalan Kanaat Önderlerinden özür dilenmesi gerekmez mi?

 

 

 

 

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.