Deprem ödülleri dağıtıldı


Van Valisi Münir Karaloğlu, İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından ‘1-7 Mart Deprem Haftası’ sebebiyle ilk ve orta dereceli okullarda düzenlenen ‘Kompozisyon ve Resim’ dallarında dereceye giren öğrencilerin ödüllerini verdi.
‘Deprem Haftası’ sebebiyle Van İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nce düzenlenen ‘Kompozisyon ve Resim’ dallarında dereceye giren öğrenciler belirlendi. Van genelinde yapılan ve 180 öğrencinin katıldığı yarışmada dereceye giren öğrencilerin ödülleri, Van Valisi Münir Karaloğlu tarafından verildi. İl Afet ve Acil Durum Müdürü Cafer Giyik, Milli Eğitim Şube Müdürü Muhsin Ceylani ile öğretmen ve öğrencileri makamında kabul eden Vali Karaloğlu, resim dalında dereceye giren öğrencilerin eserlerini tek tek inceledi. Kompozisyon dalında birinci olan Erciş Endüstri Teknik Meslek Lisesi öğrencisi İlyas Yorgun’a da ‘Başrolde Çürük Binalar’ konulu eserini okuttu.
23 Ekim 2011 depreminde yıkımın ve ölümün en fazla yaşandığı Erciş’teki yaşananları ve depremin değil de ‘çürük binaların yıktığı’ temayı kaleme alan Yorgun’un yazısı Vali Münir Karaloğlu’nu da hüzünlendirdi. Aynı zamanda deneme ve makale yazan Yorgun’u tebrik eden Karaloğlu, milli eğitim yetkililerine ve okul öğretmenlerine öğrenciye sahip çıkmaları ve yakından ilgilenmeleri talimatını verdi. Vali Karaloğlu, ayrıca İlyas Yorgun’un kaleme aldığı deneme ve makalelerinin de toplanarak Van Valiliği’nin desteğiyle kitap haline getirilmesini istedi.
-YARIŞMADA BİRİNCİ OLAN ÖĞRENCİLERE DİZ ÜSTÜ BİLGİSAYAR VERİLDİ
Kompozisyon dalında Erciş Endüstri Teknik Meslek Lisesi öğrencisi İlyas Yorgun birinci olurken, ikinciliği Van Koç İlköğretim Okulu’ndan Zeynep Gezen, üçüncülüğü Büşra Nur Ayaz, dördüncülüğü Hacıbekir İlköğretim Okulu’ndan Bilge Ürgün alırken; resim dalında birinciliği Kadir Rezzan Has Ortaokulu’ndan Esra Aydın, ikinciliği Ahmet Yesevi Ortaokulu’ndan Suna Bilirler, üçüncülüğü ve dördüncülüğü Kadir Rezzan Has Ortaokulu’ndan Esra Taşkınar ve Abdulkerim Varlı elde etti. Öğrencilerle yakından ilgilenen Vali Karaloğlu, yarışmada dereceye giren öğrencilerin ödüllerini verdi. Yarışmada birinci olan öğrencilere dizüstü bilgisayar, ikincilere tablet pc, üçüncü ve dördüncü olan öğrencilere de birer adet digital fotoğraf makinesi ödül olarak verildi.
-“BAŞROLDE ÇÜRÜK BİNALAR” ADLI KOMPOZİSYON
“Dalgaların uğultusuna eşlik ediyordu martıların sesi. Rüzgâr sanki bir şarkının notaları misali yavaş yavaş kurumakta olan dalgadaki yapraklara bir şeyler fısıldıyor ve her biri metrelerce yükseklikte adeta rüzgârla dans edercesine süzülüp kendi dünyalarının dibine düşüyorlardı. Kulaklarımı tırmalayıp beyin hücrelerime dek işleyen yaprakların hışırtısı biraz sonra kesilen rüzgârla beraber yerlerini tüyler ürpertici ve muhteşem bir sessizliğe emanet ediyorlardı.
Son gününü yaşayan bir yolcu gibi ağır ağır bu şehre veda eden Güneş sanki bir daha hiç doğmayacakmış gibi anlamsızca yüzüme gülüyordu. Gökyüzünden şehrin ara sokaklarına sanki cehennem ateşinden bir nehir akıyor ve bütün şehri kızılımsıya çalan bir renk hakim oluyordu. Bir kamelyaya mesafemi adımlayarak bitirmiş olan ayaklarımın yorgunluğundan olacak ki biraz oturup dinlenmek istedim.
Bir gün sonra
Tarih 23 Ekim günlerden pazardı. Dün gecenin o eşsiz güzelliğini andırıyordu şehrin bugünkü hali. Ama biraz garip ve birazda yorgundu. Sanki rüzgâr insanların ciğerlerine dek solduğu gölün o temiz kokusunu şehrin ara sokaklarına kadar yayıyor ve yüksek binalarda yaşayan insanlara bir şeyler fısıldıyordu. Her bir sokaktan sonra farklı senaryolar yaşanırken aniden yerin derinliklerinden bütün şehri uçurabilecek ve hemen hemen patlamaya hazır büyük bir bomba misali inanılmaz bir göç arkamdaki dağları saati hatırlatmak için titreyen bir çan gibi önce titretiyor ardından da insanın sızlatan bir sesi bütün şehre hakim kılıyordu. Taşlar bir tepeden bırakılan bir avuç misket gibi yola kadar yuvarlanıyorlardı.
Birkaç dakika önce önümde sessizce duran göl bir bardağın içindeki suyun çalkalanması gibi çalkalanıyor ve kendini kirleten şehre bütün kirini kusacakmış gibi yükseliyordu. Bu gerçek ve garip olay şimdiye kadar sadece ismini duyduğum deprem dedikleri illetti.
Ne duvarları durdurmak mümkün ne yeri ne de kendi sesinden başka sesi duymak. Kendi sessizliğinde büyük çığlıklar atıp duvarların üstüne yıkılmasına titremelerle eşlik ederken dilimden dökülen iki kutsal sözcük: “Allahım, annem” o an koca bir gurbet biriktirmişim gibi yüreğimde özlem. Bir saniyelik sallantının bir ömürmüş gibi yaşam ipliğinde sulanman gibi ürkütücü. Her şey bitti artık.
Sıra arkadaşım Ahmet’i “Dün sana yalan söyledim. Nöbetçilik sırası sende değil bendeydi. Elif öğretmenim; siz sınıftan çıkar çıkmaz sizin taklidinizi yaptım. Sınıfı güldürmek poşuma gidiyordu, özür dilerim. Mahalleden çocukluk arkadaşım Sami; şuan yanımda olsaydın bana destek olur, duvarların karabasan gibi üstümüze yürümesini durdururduk. Zaten biz dünyayı bile kurtarırdık. Canım annem, yürek sızım, nurum sana son kez sarılabilseydim, son kez başımı okşasaydın, yanık bir türkü söyleyip uyutsaydın beni. Ve tüm sevdiklerim, tanıdıklarım “hakkınızı helal edin”.
Sarsıntı durdu. Geride mahşer, geride vicdanları inleten figaner ve hicran. Tüm bildiklerim yirmi dokuz saniye sonra yeniden biçimlenmeye başladı. Birçok kişiyi hayattan kopartan deprem, birçok kişi de ayakta tuttu ve bizi ayakta tutan yaşama tutunmamız gerektiğini gösteren, bize güç veren eşsiz ülkemin eşsiz insanlarıydı.
Gördük ki, insanı öldüren deprem değil çürük binalar. Acı tecrübeler yaşamak için; zemin etütleri yapılarak son teknolojiye uygun sağlam binalar yapmak, deprem öncesinde afet çantası hazırlamak, deprem anında da halka açık konferanslar düzenlemek, tatbikatlar yapmak hayati öneme sahip altın kullardandır. Bu şehir bu filmi yaşadı. Başrolünde ise çürük binalar vardı. Deprem anılarımızı, sevdiklerimiz, geleceğimizi aldı bizden. Oysa ki Elif öğretmen yine ders anlatsaydı, baba evine sıcak ekmeğini getirseydi, anne türkülerle uyutsaydı çocuklarını ve biz yeniden dünyayı kurtarabilseydik. “Sesimi duyan var mı?” değil, sesimiz hep duyulsun: Bir daha böyle bir film çekilmesin.
