bonus veren siteler bahis siteleri https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

3 ncü sınıfta okulu bırakan yazarın hikayesi

Van Gölü Gazetesi imtiyaz sahibi Berat Öner 'Yazar Necla Arpa Gülaçar ile Vangölü Haber Gazetesi yaptığı ropörtajda kitap dünyasına yöneldi.

GÜNDEM Yayın: 09 Mart 2019 - Cumartesi - Güncelleme: 09.03.2019 12:55:41
Editör -
Okuma Süresi: 13 dk.
Takip EtGoogle News

Haber, röportaj: Beraat Öner

 

Van Gölü Gazetesi imtiyaz sahibi Berat Öner 'Yazar  Necla Arpa Gülaçar ile Vangölü Haber Gazetesi yaptığı ropörtajda kitap dünyasına yöneldi. 

 

Yazar Gülaçar, yazma yolculuğuna 3. sınıfta okulu bırakmasına rağmen mektup yazarak başlamış.


2004 yılından günümüze Temmuz sıcağı, Ülker yıldızı, Şimdi Göç Vakti ve Maziye Sevda isimli kitapları yayımlanan Araştırmacı, Yazar Necla Arpa Gülaçar, Vangölü Haber Gazetesi imtiyaz sahibi Beraat Öner ile özel bir röportaj gerçekleştirdi.

 

 

 

Necla Arpa Gülaçar kimdir?

Vanlıyım, Annem Kürt, Babam Türk, Kafkas göçmeni. Mozaik bir ailede büyüdüm. Araştırmacı ve yazarım ayrıca İnsani Yardım Vakfı (İHH)kurucusu ve Van Reyyan Kadın Derneği başkanıyım. AK Parti kurucu üyesi ve Ak Parti Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçar’ın eşiyim. Çeşitli haber siteleri ve gazetelerde makale yazmaya çalışıyor ve okullarda ahlaki değerler ve İslami konular üzerine konferanslar veriyorum.

 

Eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?

Babam Okumayı seven entelektüel bir insandı. Bize sürekli kitaplar okur, bizim ufkumuzu çok açardı. İlkokula başladım babam okumamı çok istiyordu. 3 sınıfta bir trafik kazası geçirdim. Tabi o an bütün hayaller gitti. Çok ağır bir kazaydı çünkü uzun süre Erzurum’da tedavi görmek zorundaydım. Eğitimime devam etmek istiyorum fakat hastanedeyim. Ablam benim okula gidemediğim için çok üzüldüğümü fark etmişti. Bana kâğıt kalem getirdi sürekli yazmamı istedi ne yazacağım diye düşünürken mektup yaz dedi. Bende her gün babama, anneme, kardeşlerime mektup yazmaya başladım ve posta ile gönderdim tabi yazılan mektuplara cevap gelmeye başladı ve o durum beni mutlu etti.  Daha sonra bir akrabamız bana kalın bir defter ve boyama kalemleri getirdi ve gördüğüm her şeyi yazmamı ve çizmemi istedi bir şekilde hastanede beni mutlu etmeyi başardılar. Aslında onlar oyalamak isterken hayatıma yön verdiler. Ve benim 10 yaşında yazma serüvenim başladı.

 

Okumayı çok istiyordum ve başarılı bir öğrenci olacağıma inanıyordum

Belli tedavilerim bittikten sonra okuluma devam etmek istedim. Ben okumayı çok istiyordum başarılı bir öğrenci olduğuma inanıyordum ailemde okumamı çok istiyordu. Okula tekrar başladım ve ilk yazılarım 12 yaşında okul panolarında yayınlanmaya başladı. 14 yaşında iken Araştırmacı-Yazar Emine Şenlik oğlunun mektup dergisi vardı yazılarımı ona göndermeye başladım ve yazılarım yayınlanmaya başladı. Fakat o dönem çok zorlu süreçlerdi anarşinin yoğun ve yaygın olduğu dönemler. Şimdi ki çocuklar gibi şanslı değildik. Şimdiki çocuklar okula servis ile gidiyor hatta servisin içinde görevliler var çocukları indirip bindiriyor. O dönem bu olanaklar yoktu okula gidip gelmem zor oluyor diye eğitimimi bırakmak zorunda kaldım. Ama şanslıydım İki değerli ağabeyim vardı ve bütün eğitimime evde devam ettik. Bir abim edebiyatçıdır edebiyat dersleri verdi diğer abim tarih, sürekli kitap okutup günlük ders vermeye başladılar ve sürekli teşvik ettiler.

 

YILLARCA İKİNCİ SINIF ÜVEY EVLAT MUAMELESİ GÖRDÜK

19 yaşında evlendim. Evlendikten sonra eşim Osman Nuri Gülaçar’ın desteği ile açıktan okudum, çocuklarım ile birlikte öğrendim birçok şeyi, Açıktan ilköğretim ve lise diplomamı aldım üniversite okuyacağım başörtü yasağı çıktı. Örgün okumam için eşim beni çok destekledi. Fakat başörtülü fotoğraf veremeyeceğim için vazgeçtim. Doğal olarak yıllarımız çalınmış oldu ve hep yıllarca başörtümüzden dolayı ikinci sınıf üvey evlat muamelesi gördük.  Fakat ben vazgeçmedim tarihe merakım vardı evde tarih ve dil eğitimi aldım. Daha sonra çeşitli dernek ve vakıflarda ders vermeye başladım. Fıkıh, tarih, İslam tarihi özellikle akait ve kişisel gelişim dersleri vermeye başladım.

 

RESİMLİ ALBÜMDENSE YAZILI ALBÜMÜ TERCİH ETTİM

Ben sürekli günlük tutan biriydim. Yaşadığım gördüğüm her şeyi kaleme alıp yazıyordum.2000 yılında çok büyük bir acı yaşadım beni okumaya ve yazmaya teşvik eden hayatıma yön veren ablamı kanser hastalığından kaybettim. Hani albümler olur ya fotoğrafları saklarsınız ve özlediğinizde açıp bakarsınız ben resimli albümüm değil de yazılı albümüm olsun istedim. Ve ablamın hayatını kaleme almaya başladım, yayınlatma gibi bir amacım yoktu. Ablamı her özlediğimde açıp okur ve onu hatırlarım dedim. Araştırmacı-yazar Emine Şenlikoğlu ve birkaç yazar daha evimde misafirim oldular ve ben yazılı albümümden bahsettim. Emine hanım bunun mutlaka kitap olması gerek dedi ve beni motive etti. Tabi ablamın hayatını paylaşacaktım. Eşi ve çocukları kırılıp üzülmesin diye isimlerde ve şehirde değişiklik yaptım. Daha sonra birkaç yayınevinin kapısını çaldım ve beni geri çevirdiler. Biz roman basmıyoruz diyerek kırmadan göndermeye çalıştılar. Tabi bu sadece benim için geçerli değildi hemen hemen tüm yazarlar için geçerli ister eğitimini alsın isterse benim gibi eğitimsiz olsun ilk kitaplar hep sorundur.

 

'TEMMUZ SICAĞI' İNSANLARIN YÜREK TELLERİNE DOKUNDU

Temmuz sıcağı 2004 yılında baskıya girdi. Araştırmacı-yazar Emine Şenlikoğlu bir gün beni aradı ve dedi ki sen ne yazmışsın insanlar ağlamaktan okuyamıyorlar. Harika bir roman olmuş. Romanımı ilk bir kermes vardı orada dağıtmaya başladım. Roman’ı gören ve alan herkes hayırlı olsun diyor, imzalatıyor bu çok mutluluk verici bir durum. Ondan sonra kitap yazmayı düşünmüyordum. İnsanlar farklı farklı yerlerden aramaya başladı ve çok güzel yorumlar almaya başladım. Sonrasında 2 kitap ve bir şiir kitabım daha çıktı.

 

YOKSUL İNSANIN VARLIĞINI SONRADAN ÖĞRENDİM 

Van da Van’ın yerlileri çok fakir değildi ya zengin ya da orta düzeydi.1990’lı yıllarda terörden dolayı yakılan yıkılan yerler vardı. Van göç almaya başladı. Ve o zaman gördüm ki gerçekten çok kötü durumda olan insanlar var. Çünkü yaşamadığınız müddetçe bilemiyorsunuz. Allaha şükür varlıklı bir ailenin kızıydım doğal olarak görüştüğünüz insanlarda iyi durumdaydı. Göç olayları ile birlikte o aileleri tanımaya başladım ve o hayatları gördükten sonra günlerce evimde yemek yiyemediğim oldu. Aslında belki de hayatın gerçeği oydu iyi ki o insanları tanıdım. Ufkumun açılmasında bana yol gösterici oldu.

 

STK VE DERNEKLERE AÇILMAYAN KAPILAR SİYASİ KİMLİKLERE AÇILIYOR

Vakfımızın bir toplantısı vesilesi ile İstanbul’daydık. Şu anki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da o zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydı. Babam ve kayınpederimde iyi bir siyasetçiydi. Fakat ben ve eşim hiç siyaset ile uğraşmamıştık o güne kadar. Şu anki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile tanıştık ve bize yeni bir parti kuracağını anlattı ve bizleri bu oluşumun içinde görmek istediğini söyledi. O dönem de ciddi başörtüsü sıkıntısı var hangi yolu denediysek olmuyor ve bunun ancak siyasi yollarla çözüleceği kanısına varmışız ve 2000 yılında Ak Parti kurulma kararı verildi. Bizlerde Van da eşim devlet memuru olduğu için yer alamadı fakat kayınpederim öncülüğünde partinin kuruluş aşamasında yer aldık. Kurucu üyelerdenim. Bu vesile ile Van Ak Parti de yer almaya başladım ve sosyal birim başkanı olarak çalışmalara devam etmeye başladım. Çünkü STK ‘lara birçok kapı açılmıyor fakat siyasi parti kimliğinizle bütün kapıları açtırabiliyorsunuz. Giremediğimiz her yere gitmeye başladık ilk cezaevi ile başladık ve oradaki kadınları ziyaret ettik. Çocuk esirgeme kurumundaki çocuklarla ilgilenmeye başladık. Bizim bir arkadaş grubumuz vardı onlar ile birlikte Çocuk esirgeme kurumuna gidiyor oradaki çocuklarla ilgileniyor kitap okuyorduk. Bu gibi çalışmalar Belli bir süreden sonra rutin şeklinde devam ediyor. Oraya her gittiğimde o çocukların bana anne diyerek sarılması dünyaya bedelli.

 

BABA MODELİNE HASRET ÇOCUKLARIMIZ VAR

Birçok arkadaşımız koruyucu aile olup hafta sonları çocukları evlerine götürüyorlardı. Oradaki çocukları çoğunlukla bayanlar ziyaret ediyor, çalışanların birçoğu da bayan çocuklar doğal olarak baba modeline hasret, ne yapabiliriz diye düşündük ve hafta sonları eşlerimizi de programlara dâhil ederek çocukları gezdirmek istedik.

 

EŞİM DAYANAMAYIP HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADI

Benim eşim ilk programa katıldı. Dış görünüş olarak heybetli ve sinirli görünen eşim  aksine çok duygusaldır. Çocuklar baba modeline hasret olduğu için eşimle birlikte gittiğimiz ilk programda çocuklar koşarak eşime sarıldı ve baba dedi. Eşim o kadar etkilendi ki dayanamadı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bu şekilde eşimin faydası olmayacağını anladım. Çünkü bu gibi ziyaretleri yaparken duygusallık boyutunu geçmeniz lazım.

 

YAŞANMIŞ GERÇEK HİKAYELER 'ÜLKER YILDIZINDA' TOPLANDI

Ben bu programlar ile birlikte çocukların hikâyelerini yazmaya başladım. Eğitmenlerinden görevli ablalardan bilgi almaya çalıştım çocuğunu oraya bırakmak zorunda kalan anneleri dinledim. Cezaevine gittiğimiz zaman bayanların hayat hikâyelerini dinliyor ve bunları not alıyordum. Bir arkadaşım kan kanseri idi kocası bana bulaşır diye ayrıldı. Bu arkadaşım bana hayat hikâyesini anlattı. Bu şekilde toparlamalar ve birikimler oldu. Ülker yıldızı adlı kitabımda bu şekilde oluştu. Bir kitabı okumak en fazla üç beş gününüzü alır, fakat o kitabın oluşum şekli en az 5 yıl sürmüştür. Anne ve kadın olunca bu daha da zor çünkü evde birçok sorumluluğunuz var ve buna rağmen yaptığınız işe vakit ayırmak zorundasınız. Ülker yıldızı adlı kitabımda beni en çok etkileyen konu kışın ortasında kapısı olmayan ve battaniye ile kapı yapılan evdi. Ülker yıldızı adlı kitabım şuan Milli Eğitim Bakanlığı’nca okullarda dağıtılan gözde kitaplardan biridir. Ayrıca uluslararası da satılan bir kitaptır. Her yaşa hitap ediyor ama özellikle liselerde çok revaçta. Buda mutluluk verici tabi.

 

'ŞİMDE GÖK VAKTİ' HEPİMİZİN HİKAYESİDİR

Şimdi Göç Vakti adlı kitabım tüm Vanlıların hikâyeleri aslında. Van depreminde hepimiz bir yerlere göç ettik olumlu ve olumsuz birçok şey ile karşılaştık. Herkesin farklı bir deprem hikâyesi vardı bende ayrı ayrı dinleyip kaleme aldım. Olaya iyi tarafından bakıp kötü yaşanmışları yazmadım.

 

MAZİYE SEVDA (ŞİİR KİTABI) İNANILMAZ İLGİ GÖRDÜ

Aslında bir şiir kitabı çıkarmayı hiç düşünmemiştim. Geçen yıl Van’daki kitap fuarında şairler, yazarlar ve ozanlar ile bir araya geldik bir fikir oluştu ve Van şairler ve yazarlar derneğini (VAYAB)kurup tek çatı altında toplanalım dedik ve derneği kurduk. O grup ve dernekte olan arkadaşlarımızın birçoğunun şiir kitabı vardı benim ise hiç şiir kitabım yoktu. Fakat hani aklınıza bir şey gelir onu bir yerlere not alırsınız bende kendim için kısa kısa notlar almıştım. Arşivim de saklıyordum. Bir kontrol ettim ve baktım ki 80’in üzerinde şiirim var bir kitap rahatlıkla çıkar. Hemen bir yayınevi ile anlaştık ve şiir kitabını bastırdık. Güzel de oldu inanılmaz ilgi gördü ve bu beni çok mutlu etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.